RUVOTHA KAVRUK TİTREK KATLANTI

RUVOTHA KAVRUK TİTREK KATLANTI

Urnamel kıyısının gevrek döngülerinde, zamansız bir çukurun içinde Yedrali adlı bir şekil katmanını genişletmeyi deniyordu. Ona göre genişlemek demek, varlıkla boşluk arasına incelmiş bir perde germekti. Perdeyi dokunulmaz bırakmak daha kolay olurdu, yine de Yedrali bazı anlarda o perdenin kenarına yanaşırdı. Kenar dediği şey sabit kalmaz, bazen ileri kayar, bazen çukurun derininde erirdi. Hiçbir zaman tam bir biçim tutmazdı. Bir sabah, sabah olduğu pek de anlaşılmazdı ama başka bir ad bulmak istemedi, Urnamel’in kırıntılı zemini saydam bir sarkıntı bıraktı. Sarkıntı, ince bir kabartı gibi Yedrali’nin yüzeyine değdi. O değme alışıldık değildi çünkü değmek ve değmemek arasındaki ayrım dağılmıştı. O sırada Yedrali varlığını katlayarak saklamak istedi, saklamak nedir onu da bilmezdi, yine de bu eğilimi uzun süre taşırdı. Sarkıntı bir süre gitmedi. Kendi dalgasını yaymadan bekledi. Yedrali, sarkıntının sabırlı kalışını fark ettiğinde, içten bir burkulma genişledi. O burkulmanın sınırı yoktu, yönü de yoktu. Sadece kalıyordu.

Kalmanın nereye varacağı belli değildi. Urnamel çukuru daha derinleşmeden, yanal bir yırtılganlık yayıldı. Yırtılganlık bir şeyleri koparmak istemiyor gibiydi. Yine de her dokunduğunda küçük kırılmalar bırakıyordu. Yedrali kırılmaların sesini seçemedi. Ses aramak da istemedi çünkü her ses yeni bir kavrayış demekti. Kavramak hep eksiltirdi. Eksilen şey kabuk olurdu belki de. Kabuk kalmayınca Yedrali varlığını tanımakta güçlük çekti. Tanımamak ona alışılmadık bir serinlik getirdi. O serinlik yayılırken Urnamel’in döngüleri bir süre gevşedi. Gevşemek onların alıştığı bir durum değildi, o yüzden yüzeylerinde ince bir çatlak serpintisi oluştu. Serpinti Yedrali’nin sınırına dokununca küçük bir titrek kabarma yükseldi. Kabarma ne sevinç ne de korkuydu. Daha çok tanımsız bir itkisizlik gibiydi.

KAVRUK ÇATLANTI ÇÖZÜLÜMÜ

Çatlak serpintileri kaybolmadı. Üst üste yığıldılar, her yığılma daha belirsiz bir katman oluşturdu. Yedrali o katmanların içinde geçici bir boşluk denemesi yaptı. Denemek kararsız bir yayılmaya benziyordu. Yayılmanın yönü yoktu, sesi yoktu, yine de kabukların arasında titreşir gibi oluyordu. Urnamel çukuru o titreşime hiçbir karşılık vermedi. Karşılıksız kalmak Yedrali’ye hafif bir gevşeme taşıdı. O gevşeme, kabarmayı da inceltmeyi de düşünmeden sürdü. Katmanlar kendi dokularına kapanmadı. Açılmak da istemediler. Bu kararsızlık bir süre sessiz bir salınım bıraktı. Salınımın sınırı yoktu. Yedrali bir an durmayı unuttu. Unutmak ona yadırgatıcı bir hafiflik gibi geldi. Hafiflik uzadı. Uzadıkça başka bir tanım aramaya çalıştı ama bulamadı. Bulamamak onu eksiltmedi.

Bir süre sonra Urnamel’in yüzeyi donuk bir katılaşma yaydı. Katılaşmanın biçimi pürüzsüz değildi, çok ince çatlak kıymıkları vardı. Kıymıklar Yedrali’nin sınırına değince yönsüz bir gerilim doğdu. Gerilmek her zaman tedirginlik getirmezdi, bazen yalnızca bekleyişi genişletirdi. Bu bekleyişin rengi yoktu, dokusu da yoktu. O yüzden Yedrali kabuklarını sıkılaştırmayı düşünmedi. Sıkılaşmak biçimi daraltmak olurdu. Daralmak bir eksiltme sayılmazdı ama yine de kabuğu yorar, yorulmak sınırları silikleştirirdi. Sınırın silikleşmesi Yedrali’ye başka bir gevşeme daha taşırdı. O gevşemeyi tutmak da bırakmak da istemedi. İstememek daha kolaydı. İsteksizlik kabarmadan ayrılırdı. O ayrılık da tam bir çözülme sayılmazdı.

KIRINTILI TİTREK SERPİNTİ

Kıymık serpintisi bir gece boyunca kabarmadan sürdü. Sürmekle durmak arasındaki fark Urnamel’in çukurunda eriyordu. Erimek bir bitiş değildi. Yedrali bunu sezdiğinde, içinde geniş bir yankı kabardı. Yankının sesi seçilemezdi. Seçmek istediğinde, yankı kaybolur gibi olurdu. O yüzden seçmekten vazgeçti. Vazgeçiş bir küçülme taşımadı. Sadece varlığın daha seyrek bir dokuya dönmesini sağladı. Doku değiştiğinde, çatlak serpintileri de başka bir biçime akmaya başladı. Akmak sessiz bir yayılmaydı. Yedrali dokularını inceltmeden o akışın içinde kalmaya çalıştı. Kalmak, bir şey istememek demekti belki. Belki de demek değildi. Çünkü anlam bulmak istemiyordu. Anlam kabuk doğurur, kabuk da biçimi katılaştırırdı.

Bir sabah Urnamel’in kıyısından saydam bir kırıntı yayıldı. Kırıntının dokusu yoktu. Var olmak için bir neden de taşımıyordu. Yedrali bu kırıntıyı fark ettiğinde kısa bir sarkıntı hissi belirdi. Sarkıntı ne sıcaklık ne de soğuktu. Daha çok sessiz bir kalıntı gibiydi. Kalıntının nereye ait olduğunu düşünmedi. Düşünmek tanım getirecek, tanım kabuğu kalınlaştıracaktı. Kabuk kalınlaşınca varlık eksilir, eksilmek yorgunluk bırakırdı. O yüzden yalnızca bekledi. Beklemek kolay değildi. Kolay olmamak da bir karar gerektirmezdi. O yüzden kabukları incelmeye devam etti. İncelmek bitmek gibi değildi. Bitmekle kalmak arasındaki fark kararmaya başlamıştı.

YÖNSÜZ SERİN KALINTI

Kararma bir akşam ansızın büyüdü. Büyüdüğünde Urnamel’in döngüleri kabuklarını kapatmadı. Açık kalmak onlara tuhaf gelmiyordu. Yedrali o açıklığın kenarında durmaya çalıştı. Durmak, yönsüz bir kararsızlığa benziyordu. Kararsızlık kabarmadan da eksiltmeden de uzaktı. Sadece bekleyişe yakın bir gevşemeydi. O gevşemede, çatlak kıymıkları yeni bir serpinti doğurdu. Serpinti dalgalanmadı. Yalnızca her dokunduğu yeri silik bir yankıya dönüştürdü. Yankının sesi yine yoktu. O yüzden Yedrali dinlemek istemedi. Dinlemek kabuğu kalınlaştırır, kabuk kalınlaştıkça biçim daralırdı. Daralmak istemedi. İstememek bir çözülme sayılmazdı. Daha çok yumuşak bir kalma haliydi.

Serpintinin ortasında saydam bir çizgi belirdi. Çizgi ne kayboluyor ne çoğalıyordu. Sadece duruyordu. Yedrali bu çizginin varlığını tanımaya yanaşmadı. Yanaşmak bir tercih gerektirirdi. Tercih eksiltme getirirdi. Eksilmek yorucu olurdu. Yorulmak istemediği için dokularını gevşek bırakmayı seçti. Seçmek bile bir sınır çizerdi. O yüzden seçtiğini de unutmaya çalıştı. Unutmak kolay olmadı. Kolay olmamak bir karar değildi. Kararsızlık daha geniş bir yankıya dönüştü. Yankı kabarmadı. Kabarmamak bazen serin bir hafiflik taşırdı. Hafiflik Urnamel’in döngülerinde kaybolmadan sürüp gitti.

Suat Karaca
Editör

Suat Karaca

Dijital ortamda özgün ve bilgilendirici içerikler üretiyorum. Etkili yazı diliyle okuyucunun ilgisini çekmeyi, bilgi aktarmayı ve etkileşim sağlamayı önemsiyorum. Güncel konuları yakından takip ederek içerik stratejimi geliştiriyor, dijital dünyada aktif ve üretken bir rol üstleniyorum.

Yorumlar (0)

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!

Yorum Yapın